Kayyum kelimesi, son yıllarda Türkiye’de sıkça gündeme gelmeye başladı. Ama bu kez kelime, sadece iş dünyasında değil, dini ve toplumsal yaşamda da karşımıza çıkıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu kavramı kullanma biçimi, toplumda büyük bir tartışma yaratmış durumda. Peki, “Diyanet kayyım” ne demek? Bu terimi ilk duyduğumuzda aklımızda oluşan sorular, sadece hukuki değil, toplumsal ve dini boyutlarıyla da büyük bir anlam taşır. Hadi gelin, bu meselenin arkasındaki derinlikleri tartışalım.
Diyanet Kayyım: Bir Kavramın Dini ve Siyasi Yansımaları
Kayyum, kelime olarak Arapçadan türetilmiştir ve “her şeyi ayakta tutan” anlamına gelir. İslam’da Allah’ın bir sıfatı olan “Kayyum” kelimesi, evrenin düzenini sağlayan, varlıkları koruyan ve yöneten kudreti ifade eder. Ancak Türkiye’de son yıllarda kayyum terimi, devlete ait dini kurumların yönetimiyle özdeşleşmiş durumda. 2016 yılında başlayan kayyum atamaları, özellikle Diyanet’in denetimindeki dini vakıflara yönelik hamlelerle iyice belirginleşti.
Diyanet’in kayyum atamaları, genellikle mevcut yönetimin görüşlerinden farklı hareket eden kurumlara karşı yapılan bir müdahale olarak görülüyor. Bu, toplumsal ve dini yapıyı düzenleme adına devletin daha fazla kontrol sağlaması amacıyla kullanılıyor. Ama burada esas mesele, bu tür bir müdahalenin ne kadar demokratik ve adil olduğu. Toplumun farklı kesimlerinin dini inançlarını ve ibadetlerini yöneten Diyanet, bazen, ‘devletin dini’ni empoze etme noktasına mı geliyor? Bu kayyum atamaları, gerçekten dini bir sorumluluk mu taşır, yoksa siyasi bir adım mıdır? Bu sorular, tam da bu yazının kalbinde yer alıyor.
Diyanet Kayyımı: Devletin Din Üzerindeki Hegemonyası
Kayyum atamaları, çoğu zaman, devletin kendi politik gücünü dini alan üzerinde daha fazla hissettirmeye çalıştığı bir araç olarak ortaya çıkıyor. Diyanet’in, devlete bağlı olarak faaliyet gösteren bir kurum olması, zaten kendi içinde bu gücün ne kadar merkeziyetçi olduğunun bir göstergesi. Burada, Diyanet’in kayyum atamalarıyla devletin dini yapıyı kontrol etme arzusunun arasındaki ince çizgiyi tartışmak gerekiyor.
Çoğu kişi, Diyanet’in bu hamlelerinin, devletin dini daha fazla kontrol etme ve kendi ideolojik çizgisine göre şekillendirme amacını taşıdığını savunuyor. Elbette, bu durumu savunabilecekler de vardır: “Devlet, toplumun dini yaşamını düzenlemek için bu tür atamalar yapar. Dini istismar eden grupların önüne geçmek, ibadetin doğru bir şekilde yapılmasını sağlamak, devletin sorumluluğudur” diyebilirler. Fakat bu, demokrasi ve ifade özgürlüğüyle ne kadar bağdaşır? Toplumun inançlarını ve dini pratiğini “yönetmek” gerçekten doğru bir yaklaşım mı?
Kayyum Atamaları ve Dini Çeşitlilik
Bir diğer tartışma konusu da, kayyum atamalarının dini çeşitlilik üzerindeki etkisidir. Türkiye’deki dini yapı oldukça çeşitlidir. İslam’ın farklı mezheplerinin, Sünni ve Alevi inançlarının bir arada var olması, bazen gerginliklere yol açabiliyor. Diyanet’in kayyum atamaları, bu çeşitliliği ne kadar gözetiyor? Kayyum atamaları, tek tip bir dini anlayışı mı destekliyor, yoksa farklı inançları ve ibadet şekillerini birleştiren bir yaklaşım mı sergiliyor?
Bu noktada, Diyanet’in kayyum atamalarının toplumsal uyum ve hoşgörü ile ne kadar bağdaşır olduğunu sorgulamak gerekir. Her ne kadar “dinî kurumu” yönetmek için kayyum atanmasının gerekli olduğu savunulsa da, bu müdahaleler bazen toplumsal huzursuzluğa yol açabiliyor. Dini çeşitliliği ve hoşgörüyü savunmak, bireylerin inanç özgürlüğüne zarar vermemek, Diyanet’in asli görevlerinden biri olmalı.
Provokatif Sorular: Demokrasi ve Dini İfade Özgürlüğü
Burada önemli bir soruya geliyoruz: Kayyum atamaları, devletin kendi ideolojisini toplumsal düzeyde empoze etmesi için mi kullanılıyor, yoksa gerçekten dini değerleri korumak ve doğru bir yönetim sağlamak için mi? Diyanet’in kayyum atamaları, dini ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir araç mı haline geldi? Bu uygulama, toplumsal hoşgörü ve çeşitliliği zayıflatıyor mu? Diyanet, gerçekten toplumun dinî ihtiyaçlarını mı karşılıyor, yoksa sadece bir siyasi gücün aracı mı oluyor?
Her ne kadar kayyum atamaları, yönetimsel bir düzenin sağlanması gibi savunulsa da, halkın dini duygularına ve inanç özgürlüğüne zarar vermemek gerektiği unutulmamalıdır. Toplumun dini anlamda çeşitliliği, yalnızca devletin müdahalesiyle değil, daha geniş bir özgürlük anlayışıyla beslenmelidir.
Gelin, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Diyanet’in kayyum atamaları gerçekten dini düzeni sağlamak için mi yapılıyor, yoksa siyasi bir müdahale mi söz konusu? Yorumlarınızı bekliyorum, çünkü bu tartışma sadece güncel değil, gelecekte toplumumuzu nasıl şekillendireceğimizi belirleyecek bir mesele.